NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
مَسْلَمَةَ
الْقَعْنَبِيُّ
عَنْ مَالِكٍ
عَنْ أَبِي
الزِّنَادِ
عَنْ
الْأَعْرَجِ
عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ
أَنَّ
النَّبِيَّ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالَ
الصِّيَامُ
جُنَّةٌ
إِذَا كَانَ
أَحَدُكُمْ
صَائِمًا
فَلَا يَرْفُثْ
وَلَا
يَجْهَلْ
فَإِنْ
امْرُؤٌ قَاتَلَهُ
أَوْ
شَاتَمَهُ
فَلْيَقُلْ
إِنِّي
صَائِمٌ
إِنِّي
صَائِمٌ
Ebu Hureyre (r.a.)’dan,
Rasulullah (s.a.v.)’in
şöyle buyurduğunu rivayet edilmiştir:
“Oruç
koruyucudur.Biriniz oruçlu olduğu zaman çirkin söz söylemesin, cahillik
yapmasın. Eğer birisi ona çatar veya küfrederse, “ben oruçluyum, ben oruçluyum”
desin.
İzah:
Buhârî, savm; Müslim,
sıyâm; Nesâî, sıyâm; İbn Mâce, sıyâm; Mu-vatta; sıyâm; Ahmed b. Hanbel, II,
245, 257, 273.
Hadîsin ilk cümlesi
olan "oruç koruyucudur" sözü bâ-zı nüshalarda mevcut değildir.
Oruçluyu her türlü kötülüklerden koruyucudur manasındadır.
"Çirkin söz
söylemesin" diye terceme ettiğimiz "La yerfüs" sözü "cinsî
temas veya ona sebep olan davranışlarda bulunmasın" manalarına da
kullanılır.
"Cahillik
yapmasın" sözünden maksat da, câhillerin yaptığı kötülükleri yapmasın,
çirkin söz, alay, gıybet, lüzumsuz söz gibi davranışlardan uzak kalsın,
demektir.
Said b. Mansûr'un
Süheyl b. Ebû Salih kanalıyla yaptığı rivayette, "Cahillik yapmasın,"
sökünün yerinde “mücâdele etmesin" ifâdesi yer almıştır. Tirmizî'de de,
"Bir cahil birinize oruçlu iken cahillik yaparsa" şeklinde vârid
olmuştur.
Buraya kadar
yazılanlardan bu kötülüklerin, oruçlular için yasak, oruçlu olmayanlar için
mübâh olduğuna dâir bir anlayış elbette çıkartılamaz. Maksat, oruçluların bu
konularda başkalarına nisbetle daha dikkatli olmalarıdır.
Hadisin devamında, Hz.
Peygamber; "Birisi onunla kavga etmek ister veya küfrederse, "ben
oruçluyum," "ben oruçluyum" desin," buyurmaktadır. Bu
bölüm Nesâî'de; "Birisi ona cahillik ederse, ona sövmesin,"; İbn-i
Huzeyme'de, "Birisi sana söverse, ben oruçluyum de. Eğer ayakta isen
otur."; Buhârî'de ise, "Bir insan ona küfrederse, onunla konuşmasın,"
şekillerinde vârid olmuştur.
Oruçlunun kendisine
sataşana karşı iki defa "Ben oruçluyum, ben oruçluyum" demesi,
kötülüklerden sakındırmayı te'kîd içindir. Bâzı nüshalarda bu söz, bir defa
yer almıştır. Bu sözü oruçlunun kendi kendisine mi yoksa karşısındakine mi
söyleyeceği konusunda alimler farklı görüştedirler.
Rafi birçok alimden, bu
sözün oruçlular tarafından kendi kendisine söyleneceğini, aksi takdirde riya
olacağı görüşünü nakletmiştir.
İçlerinde
Nevevi’nin de bulunduğu bazı alimler
ise, “ben oruçluyum” sözünün, oruçluya sataşana hitaben söylenebileceği
görüşünü tercih etmişlerdir.Bu söz, mütecavize orucunun sevabını eksiltecek
davranışlara sebep olacağından dolayı gireceği günahı hatırlatma ve onu
davranışından men’etmedir.
Nwevevi; Mühezzeb
Şerhinde “Bunların her ikisi de güzeldir, fakat karşısındakine söylemesi daha
kuvvetlidir.Ama ikisini de beraber yaparsa daha güzel olur.” demektedir.
İbnü’l-Arabi’nin de
dahil olduğu bir grup alim ise, riyanın sadece nafile oruçlar için söz konusu
olduğunu göz önüne alarak; “Ramazanda ise oruçlu bu sözü karşısındakine
açıktan, nafile ise, oruçlu bu sözü kendi kendisine söyler.” demişlerdir.
Bu son görüş hepsinden
daha kabule şayan görünmektedir.
Bundan önceki hadisin
şerhinin sonunda da temas edildiği gibi, bu hadîste de gıybet sözü
geçmemektedir. Fakat oruçlunun çirkin söz söylemesinden men' edilmesi, aynı
zamanda gıybet etmekten de men' edilmesidir. Çünkü bir müslümanın
hoşlanmayacağı bir sözü onun gıyabında konuşmak olan gıybetten daha çirkin bir
söz olmaz. Bu bakımdan, bâb başlığı ile hadîsler arasında bir münasebetsizlik
bulunduğu iddia edilemez.
Gıybet, yalan ve söz
taşımanın orucu bozup bozmayacağında ihtilâf vardır.
İçlerinde dört mezhep
imamının da bulunduğu cumhura göre, bunlar orucu bozmaz, fakat sevabının
eksilmesine sebep olur.
lbn Rüşd'ün
Bidâyetü'l-Müctehîd adındaki eserinde belirttiğine göre; Zahirîlerde gıybet
orucu bozar.
Sevrî'den de, gıybetin
orucu bozduğu görüşü nakledilmiştir.
Mücâhid; "İki
haslet var ki, kim onlardan korunursa, orucu sağlam olur. Bunlar gıybet ve
yalandır" der.
Gazâlî, Ihyâ'u
Ulumi’-dîn adındaki eserinde; Mücâhîd'in; "İki haslet var ki, onlar orucu
bozarlar: Bunlar; gıybet ve yalandır" dediğini nakleder.
İbrahim, A'meş, Ubeyde
b. Selmân ve Evzâî'nin de gıybetin ve yalanın orucu bozduğu görüşünde
oldukları rivayet edilir. Evzâî, Bunlarla oruç bozulup, sadece kaza icâb
ettiğini söyler.
Bu görüşte olanlar,
bundan evvelki hadîs ile, Nesâî, İbn Mâce ve Hâkim'in Ebû Hureyre'den rivayete
ettiği şu hadîse dayanırlar; "Nice oruçlu var ki onun orucundan açlıktan
başka birşey yoktur. Nice, gece kalkıp namaz kılan var ki onun namazından da
uykusuz kalmasından başka birşey yoktur."
Cumhur bu hadîsleri;
orucun sağlıklı olmasının gereği olarak görmüşler, bunlarla orucun
bozulmayacağını söylemişlerdir. Hattâ, Hanefî mezhebinde; Oruçlu olan birisi,
gıybet eder ve gıybeti sebebiyle orucunun bozulduğunu zannederek, yer-içerse
kendisine keffâret icâb eder.
Hidâye'de, gıybetin
orucu bozmasının kıyâsa karşı olduğu, bu konudaki hadîsin de te'vîl
edildiğinde icmâ* olduğu söylenmektedir.